Piyano & Müzik

Çok erken yaşlardan itibaren müziğe, özellikle de piyanoya büyük bir ilgim vardı. Sanatçı bir annenin çocukları olarak, kardeşim Ayla ile birlikte, müzikle tanışmamız aslında annem sayesinde olmuştur. Kendisi şiir ve resimle ilgilenmesine rağmen, bizi müzik eğitimine yönlendirerek 8 yaşımda klasik batı müziği ve piyano enstrümanı ile tanıştırdı.

O yaşlarda ilk piyano ve solfej derslerimi aldığımda evde bir elektronik klavye vardı. Piyano çalanlar bilir, klavye/org hiçbir zaman bir piyanonun yerine alamaz. Bu yüzden babama bize bir piyano alması için nasıl ısrar ettiğimi hatırlıyorum. Aylar sonra bu isteğimi gerçekleştirdi ve evde artık giriş seviyesi Rus bir Rubinstein piyanom vardı.

Ortaokul ve lise başlarına kadar profesyonel bir eğitim ile piyanoya devam ettim. Okulda konserler verirdim. Sonra tıp fakültesi…

Ankara Üniversitesine başlamam ile birlikte piyano ile bağım azaldı. Öğrenci evimde piyanom yoktu, zaten fakülte çok zordu, yeni parça çalışamıyordum. Üniversitenin gösteri salonunda bir piyano olduğunu fark ettim. Hocalarla görüştüm, ancak o piyanoyu kullanmak için izin alamadım. Kendimi ispatlamak için 14 Mart tıp bayramında bir parça çalabileceğimi söyledim ve beni dinlemelerini istedim. Bir gün belirlendi. Hocalardan oluşan bir heyet beni dinlemeye geldi. Nerdeyse 1 yıldır piyanoya dokunamamıştım. Mozart’tan March ala Turca’yı çaldım. Konser için onay çıktı! Dekan beni çağırdı. Zaten başka bir odada mevcut bulunan bir duvar piyanosu için bana izin verildi ve böylece üniversitede piyano çalışmalarıma devam edebildim. İlk resitalimi 14 Mart 2001 tıp bayramında verdim.

Tıp fakültesi eğitimim boyunca bir çok piyano resitali verdim. Fakültenin Rock müzik grubu ile konuştum ve 2 konserde onlarla aranjmanını kendi yaptığım parçaları da çaldık. Rahmetli Mehmet Ali Birand bir konserimi izledi. İclal Aydın ile ise bir şiir/piyano dinletisi yaptık. Ve tıp fakültesi bitti.

Uzmanlık eğitimimin başlamasıyla birlikte İstanbul’a taşındım ve piyanodan kısa bir süre de olsa uzak kaldım. Birkaç ay içerisinde eve bir “Pearl River” duvar piyanosu aldım. Bu piyanom hala evimde duruyor ve yılda bir akordunu yaptırarak çalmaya devam ediyorum.

İhtisasın ortalarında ünlü bir plastik cerrahın yanında çalışmak üzere ilk kez ABD’nin Atlanta şehrine gitmiştim. Çok güzel bir klinikti, etkileyici bir ortam vardı. Ancak en çok ilgimi çeken detay; klinikte uzun yıllardan beri görev yapmakta olan hocalardan birinin odasındaki eski bir piyanoydu. Arada çalıyordu. Hayran kalmıştım… İstanbul’a geri döndüm.

Uzmanlığımı aldım, ancak mecburi hizmetimin araya girmesiyle yine piyanomdan uzak kalmıştım. Arada İstanbul’a gelerek her fırsatta eski parçalar üzerinde çalışıp, yeni parçalar çıkarmaya çalışıyordum. Mecburi hizmetimin bitmesiyle İstanbul’a geri döndüm.

Birkaç özel hastane tecrübesinden sonra kendi kliniğimi kurma kararını aldım. Hep hayalini kurduğum, bir kuyruklu piyanoyu da içine yerleştirecektim. Bulduğum mekan (Teşvikiye’de Narmanlı Apartmanı) bu konsept için tümüyle uygundu. Ve hayalimi gerçekleştirdim.

En sevdiğim besteciler arasında Chopin, Mozart ve Beethoven’i sayabilirim. Bir de İranlı besteci, Javad Maroufi! Chopin’den birkaç vals çalıyorum, ikisi ezberimde. Mozart’ın March ala Turca’sının yeri apayrı. Beethoven’de en sevdiğim “Moonlight Sonata”. Yeni parçalar çıkarmak için vakit ne kadar az olsa da, haftada bir kaç saat çalışmaya gayret gösteriyorum. Bir gün piyanomun sesini dinlemeniz dileğiyle…